19 Mart 2009 Perşembe

BASIN AÇIKLAMASI

DENETDE
Devlet Denetim Elemanları Derneği
İzmir Caddesi Necipbey Apt. No.22/6-7 Kızılay-ANKARA
Telefon: 0312/4197150 Faks: 0312/4189739



Sayı:2000/2 05.01.2000

•Bazı yasa, tüzük ve yönetmeliklerin uygulanmaması yolsuzlukların art-masına neden oluyor.
•Uygulanmayan veya eksik uygulanan yasa ve yönetmeliklerden bazıları;
a.2531 Sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamıyacakları İşler Hakkında Kanun.
b.237 sayılı Taşıt Kanunu
c.3011 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanacak Yönetmelikler Hakkında Kanun.
d.3071 Sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun.
e.805 Sayılı İktisadi Müesselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun.
f.3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzlukla Mü-cadele Kanunu.
g.Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına Dair Yö-netmelik.
•Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen bazı kanun maddelerinin oluşturduğu boşluğun yeni yasal düzenlemelerle doldurulmaması uygulamada sorun yaratmaktadır.
•Temiz Toplum’a ulaşmak için bazı konularda acil yasal düzenleme ihti-yacı vardır.

İnsanımız; “Temiz Toplum”u özlüyor. Yıllardır gündemden inmeyen yolsuzluk iddialarının son bulmasını arzuluyor. Yolsuzlukları ortaya çıkarmak gibi bir görevleri de olan denetim elemanları, sık sık “yolsuzlukları niye ortaya çıkaramıyorsunuz?” sorusuna muhatap olu-yorlar. Yasaların tam uygulanmadığı, denetim elemanlarının bağımsız olmadığı, ancak görev-lendirildiği konularda teftiş ve soruşturma yapabildiği ortamda, Denetim Elemanları da görev-lerini gerektiği gibi yapamıyorlar. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, son yıllarda ortaya çıkan yolsuzlukların çok önemli bir kısmını denetim elemanları (Müfettişler, denetçiler, bakanlık kontrolörleri vb.) ortaya çıkarmışlardır. 93 ayrı teftiş kurulunda görev yapan toplam 2903 de-netim elemanının üye olduğu DENETDE olarak vatandaşlarımızın ve üyelerimizin “Temiz Toplum” özlemlerinin seslendiricisi olmaya, “Temiz Toplum”a ulaşmak için önerilerimizi, ça-lışmalarımızı kamu oyunun bilgisine sunmaya kararlıyız.
Bu amaçla, bu basın açıklamamızda yolsuzlukların oluşmasında önemli payı olan bir konuyu “uygulanmayan ve eksik uygulanan yasa ve yönetmelikleri” ve “bazı konularda-ki yasal düzenleme ihtiyacı” nı kıymetli basın mensupları aracılığı ile kamuoyunun bilgisine sunmak istedik.

UYGULANMAYAN VE EKSİK UYGULANAN YASA VE YÖNETMELİKLER

1) 2531 Sayılı, Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamıyacakları İşler Hakkında Kanun.
Bu yasa özetle, kamu görevlerinden ayrılanların, ayrıldıkları tarihten başlayarak üç yıl süreyle, o daire, idare, kurum ve kuruluştaki görev ve faaliyet alanlarıyla ilgili konularda doğ-rudan doğruya veya dolaylı olarak görev ve iş alamayacaklarını, taahhüde giremeyeceklerini, komisyonculuk ve temsilcilik yapamayacaklarını hükme bağlamaktadır.
Bu yasa, temiz toplum özlemleri açısından çok önemlidir. Çok iyi amaçlarla hazırlan-mış bir yasadır.
Son yıllarda bazı sektörlerde (bankacılık, finans, enerji, telekomünikasyon, savunma) görev yapan bürokratlar bol sıfırlı rakamlarla özel sektöre transfer olmaktadırlar. Ancak bu bol sıfırlı rakamların, bürokratın bilgisine kariyerine verildiğine inanmak çok zordur. Bol sıfırlı rakamların, bürokratın kamuya ilişkin gizli bilgilerine ulaşmak, o kurumdaki işlerini çabuk yap-tırmak veya bürokratın kamuda görev yaparken o özel sektör kuruluşuna verdiği hizmetlerin karşılığı veriliyor olması kuvvetle muhtemeldir. Bu da bürokratik çürümedir. Kamu kaynakları-nın peşkeş çekilmesidir. Son bankalar operasyonunda el konulan bankaların yönetim kuru-lunda görev yapanların kimlikleri de, bu kanıyı doğrular mahiyetdedir. Ancak özel sektöre transfer olan üst düzey bürokratlarının önemli bir bölümü bu yasaya aykırı olarak transfer ol-muşlardır. Medyanın üzerinde çok durması sonucu yalnızca Mahfi Eğilmez için bu yasa işle-tilmiştir.
Bu yasanın işletilmesi “Temiz Toplum” a ulaşmada önemli bir dönemeç olacaktır.
Ancak;yasa metninde görev ve ünvan sınırlaması olmadığı için, yasanın dar yorum-lanması halinde, bir TRT spikerinin bir medya kuruluşuna geçmesi, bir TEDAŞ mühendisinin bir elektrik iletim şirketine geçmesi, bir kamu bankası personelinin özel bir bankaya geçmesi gibi hallerde de uygulanabilir. Oysa yasa koyucunun amacı, yolsuzlukların önlenmesidir.
Önerilerimiz:
a) Yasanın yalnızca üst düzey bürokratları ve özel sektör kuruluşlarını denetleyen de-netim elemanlarını kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi ve düzenleme sırasında yasa-ya; görevlerin önemi, toplumsal itibarı da gözetilerek Yüksek Yargı Organları Başkanları, Merkez Bankası Başkanı, SPK Başkanı, Müsteşar, Orgeneral ve Bakan olarak görev yapan-ların görevlerinden ayrıldıktan sonra 5 yıl süreyle hiçbir özel kurum ve kuruluşta çalışmama-ları yolunda bir hüküm konulması yasanın işlerliği açısından gerekli görülmektedir.
b) Uygulamada en büyük eksiklik, yasayı ihlal edenlerin tespiti konusunda yaşanmak-tadır. Bu eksiklik; kamu kurum ve kuruluşlarının aktettikleri sözleşmelere, ihalelere katılan firmalardan 2531 sayılı yasaya aykırı şekilde personel çalıştırılmadığı yolunda beyan alınma-sı zorunluğunu getirmekle giderilebilir. Sözleşmelerde böyle bir hüküm bulunduğu takdirde, hem ilgili kamu kuruluşu hem de rakip firmalar da konunun takipçisi olacaklardır.

2)237 Sayılı Taşıt Kanunu;
Ülkemizde en fazla ihlal edilen kanunların başında Taşıt Kanunu gelir. Oysa bu kanun çok açıktır. Yasada, makam araçları ve hizmet araçları kullanabilecek görevliler tek tek sa-yılmıştır. Araçların kişisel amaçlı olarak kullanması kesinlikle yasaklanmıştır. Ama uygulama-da belirli görevin üzerindeki herkese makam aracı tahsis edilmektedir; Genel Müdür Yardım-cıları, Başmüdürler, Başmüdür yardımcıları, il müdürleri, ilçe müdürleri, danışmanlar, denet-çiler vb. Özel amaçla resmi araç kullanımı ise çok yaygındır, hafta sonları piknik mahallerinde kamu araçlarına sıkça rastlanmaktadır. Bazı araçlar ise çocuklara ve eşlere tahsis edilmek-tedir. Çocuklar okula, hanımlar çarşı, pazar ve gezmeye kamu araçları ile gidebilmektedir. Bu yasayı hemen her kamu görevlisi ihlal ettiği için, bu yasayı ihlallerde ihbar mekanizması da pek çalışmamakta, ihlaller tesbit edilse bile, müfettişler ve savcılar da olaya müsamahakar bakmaktadırlar. Ancak bu yasanın ihlalinin neden olduğu kamu gideri, toplam kamu giderleri arasında önemli bir pay tutmaktadır.
Taşıt Kanunu’nun, kamuoyunda “kanunlar uygulanmıyor” yargısının yerleşmesinde de önemli payı vardır. Kamuda çalışanların önemli bir kısmı tarafından ihlal edildiği için ; toplum-sal kirlenmeden herkesin pay almasına, insanların suiisimallere hoşgörüyle bakmasına ne-den olması nedeniyle de, üzerinde durulması gereken bir kanundur.
Öneriler:
a) Kamu kuruluşlarında, emniyet birimleri hariç, binek araba alınmasına son verilmeli-dir.
b)Hizmet gereği araç ihtiyaçlarının, bazı kamu kuruluşlarında çok başarıyla yürütüldü-ğü gibi, piyasadan kiralama yoluyla karşılanması yoluna gidilmesi halinde, hem taşıt, hem akaryakıt, hem de personel ısrafını asgariye indirecektir.
b) Hepsinden önemlisi, bu yasanın uygulanmasında müsamahalı davranılmamalıdır.

3)3011 Sayılı, Resmi Gazetede Yayımlanacak Yönetmelikler Hakkında Kanun.
Bu kanunun 1. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin; İşbirliğine, yetki ve görev alanlarına ait hükümleri düzenleyen, Kamu personeline ait genel hükümleri kapsayan,Kamuyu ilgilendiren, yönetmeliklerin Resmi Gazete'de yayımlanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak uygulamada özellikle bazı KİT’lere ait yönetmelikler Resmi Ga-zetede yayımlanırken, bunlarda yapılan değişiklikler Resmi Gazetede yayımlanmamaktadır. Bu da uygulamada karmaşaya neden olmaktadır.

4) 3071 Sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ..
Dilekçe hakkının kullanılmasına dair kanun ve bu kanuna dayanarak yayımlanan yö-netmelikte kamu kurumlarına verilen dilekçelerin en geç iki ay içerisinde cevaplandırılacağı hükme bağlanmasına rağmen, bazı kamu kurumları vatandaşların dilekçelerine hiç cevap vermemektedir. Bu durum da, vatandaşların kamu kurum ve kuruluşlarına güvenini zedele-mekte, hataların üzerine gidilmediği yargısının oluşmasına neden olmaktadır.
Temiz topluma ulaşılması için, vatandaşta başvurularının işleme konulduğu, yanlışla-rın üzerine gidildiği kanaatının uyandırılmasının psikolojik etkisi de gözetilerek, bu yasa mut-laka her kamu kurumunda mutlaka titizlikle uygulanmalıdır.

5)805 Sayılı, İktisadi Müesselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun.
805 Sayılı Kanun, Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müessesenin Türkiye dahi-lindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mec-bur olduklarını hükme bağlamasına rağmen, bazı kamu kuruluşlarının yabancı firmalarla ya-pılan mukavelelerin yabancı dilde kaleme alındığı, bunların Türkçe’ye de çevirilmediği, keza yabancı firmalarla yapılan ingilizce yazışmaların, protokolların türkçe tercümelerinin de dos-yalarında bulunmadığı bilinmektedir.
Özellikle, finans kurumlarında ve yurtdışı ile sıkı ilişkileri olan yatırımcı KİT’lerde gö-rülen bu durum; her şeyden önce anadilimize, güzel Türkçe’mize yapılan bir saldırıdır. Son yıllarda bürokrasiyi dolduran, ülkeye midelerinden başka bağı kalmamış bürokratların batı öykünmecisi tavirlarının bir sonucudur. Ayrıca, bürokraside herkes İngilizce’ye tam anlamıyla hakim olmadığı için bu uygulama bazı hatalı işlemlerin gizlenme aracı olarak da kullanılabilir.
805 sayılı kanunun AB’ne girdikten sonra tartışılabilir hale geleceği iddia edilebilirse de, Biz DENETDE olarak Büyük Atatürk’ün Türkçe üzerindeki hassasiyeti, ulus devlet olma-nın gerekleri , Güzel Türkçe’mizin geleceği ve Temiz Toplum özlemlerinin de dikkate alınarak bu yasanın titizlikle uygulanması gerektiğine inanıyoruz.

6) 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu.
Türkiye’de yolsuzlukla mücadele adına çıkarılan kanunlardan belki de en gereklisi, 3628 sayılı kanundur. Ancak yasada, alınan bildirimlerin nasıl ve kim tarafından kontrol edi-leceği, mal varlığı ile gelirlerin karşılaştırmasında hangi kıstasların alınacağı, kazançla servet arasındaki ne kadarlık farkın haksız mal edinme sayılacağı belirtilmediği için, kanunun cezai hükümlerini belirleyen 3. bölümü tam olarak uygulanamamaktadır. Kaldı ki bu kadar çok mal bildirimi beyannamesinin sağlıklı olarak kontrol edilip gelirlerle mukayesesinin yapılması da fi-ilen mümkün değildir.
Kamu kuruluşlarının otoparklarında sıkça görülen çok pahalı araçlar, çocuklarının tamamını kolejlerde okutan personelin varlığı, gayrimenkul zengini bürokratlar bu yasanın uygulanmadığının göstergeleridir.
Bu yasanın en önemli eksikliklerinden birisi mal bildirimlerinin gizli tutulmasıdır. Oysa yasada, mal bildirimlerinin her türlü incelemeye açık olması kuralı getirilse idi, mal bildirimle-rinin medya ve vatandaşlarca denetlenmesine, dolayısıyla hatalı mal bildirimlerinin ortaya çı-karılmasına, gelirle varlık arasındaki dengenin daha sağlıklı bir şekilde kontrol edilmesine neden olurdu. Bu yasa tam olarak uygulanabilseydi, belki de büyük yolsuzluklar (İSKİ, TURBAN, CİVAN, TEDAŞ) daha önce ortaya çıkarılabilir, bazı derneklerdeki (Kızılay,THK) yolsuzluk iddiaları daha önceden gündeme gelebilirdi.
Öneri
a) Tüm mal bildirimlerinin kamuoyu incelemesine açık olmasını; ayrıca, üst düzey bürokratların, bakanların, siyasi parti üst düzey yöneticilerinin, medya organlarının sahip ve yöneticilerinin, yasada sayılan dernek yöneticilerinin 3628 sayılı yasaya göre verdikleri mal bildirimlerinin özel olarak hazırlanacak web sayfalarında yayınlanmasını sağlayacak bir dü-zenlemeye gidilmelidir.
b) Gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunanlara verilecek hapis cezasının asgari had-di yükseltilmelidir.
c) Mal bildirimlerini inceleyecek, tespit edilen aksaklıkları soruşturacak özel bir dene-tim birimi oluşturulmalıdır.

7) Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına Dair Yönetmelik.

Sözkonusu yönetmelikte Türkiye’nin çalışma koşulları gözetilerek 5 ayrı çalışma bölgesine bölünmesi ve her memurun bu beş bölgede de belirli süre çalışmasını öngörmek-tedir. Yönetmeliğin bu hükmü uygulanmamaktadır.
Yönetmeliğin uygulanmayan başka bir maddesi de 15. maddedir. Bu maddede Vali, kaymakam, bölge müdürü, başmüdür, il ve ilçe müdürleri, emniyet müdürü, emniyet amiri, milli eğitim müdürü, defterdar, mal müdürü, kadastro müdürü, tapu sicil müdürü, Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü,Nüfus Müdürü ve bunların yardımcıları,taşra teşkilatında görevli şube müdürü,müdür,il ve ilçe müftüsü ve bunların yardımcıları ile koruma ve güvenlik hizmetlerini yürüten personelin; nüfusu 200.000’in altında kalmak kaydıyla, Nüfusa kayıtlı oldukları il veya ilçeye, Nüfusa kayıtlı olmamakla birlikte enaz 15 yıl müddetle devamlı olarak ikamet ettikleri il veya ilçeye atanamayacakları hükme bağlanmasına rağmen bu hükme de hiç riayet edilme-mektedir.
Bu yönetmeliğin uygulanmaması da siyasi müdahaleleri artırmakta, yöneticilerin ve tüm bürokratik kadroların yerelleşmesi hatır ve gönül işlerini yaygınlaştırmakta, mevzuat dışı iş ve işlemler artmaktadır.

Öneriler:
a) Yayımlandığı tarihten itibaren uygulanmayan bu yönetmeliğin uygulanmaya baş-lanması bürokratik yapıdaki pekçok çarpıklığı ortadan kaldıracaktır. DENETDE bu yönetmelik hükümlerini içeren bir yasal düzenlemenin gerekliliğine inanmaktadır.
b) Bu yönetmelik hükümlerini içeren bir kanunun kabul edilmesi ve bu kanuna aynı ilde veya aynı birimde (Müdürlükte, Başkanlıkta, Başmüdürlükte) ünvan yükselmesini yasak-layan bir hüküm konulması, bürokrasiye siyasi baskı ve müdahaleleri asgariye indirecek, ünvan yükselmelerinden kaynaklanan sürtüşmeleri ve verim düşüşünü asgariye indirecektir.


ANAYASA MAHKEMESİ TARAFINDAN İPTAL EDİLEN BAZI KANUN MADDELERİNİN OLUŞTURDUĞU BOŞLUĞUN YENİ YASAL DÜZENLEMELERLE DOLDURULMAMASI UYGULAMADA SORUN YARATMAKTADIR.

Bazı yasa maddeleri anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmesine ve iptal kararının üzerinden uzun süre geçmesine rağmen, bu konularda yasal düzenleme yapılmaması yasal boşluk yaratmaktadır.
Konuya bir örnek vermek gerekirse; Kamu Iktısadı Teşebbüslerı Ile Fonların Türkıye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında 2.04.1987 gün ve 3346 sayılı Kanunun Fonların Denetlenmesini düzenleyen dördüncü bölümü Anayasa Mahkemesi’ nin 28.01.1988 tarih ve E.1987/12, K.1988/3 sayılı kararı ile iptal edilmesine ve aradan on seneyi aşkın bir süre geçmesine rağmen bu konuda yasal bir düzenleme yapılmamıştır.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür.


TEMİZ TOPLUMA ULAŞMAK İÇİN DENETİMLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELERE İHTİYAÇ VARDIR

a) Yolsuzlukların önlenmesi için en gerekli yasalardan birisi; denetim elemanının bağımsızlığını sağlayacak, denetim organlarını daha güçlü kılacak, denetimi etkinleşti-recek, mükerrer denetimi engelleyecek, yolsuzlukların üzerine cesaretle gidilmesini sağlayacak olan, denetim elemanlarının tek çatı altında toplanmasını sağlayacak yasa-dır.
Bir ülkede yolsuzluklarla mücadele edilebilmesi ve mücadeleden sonuç alınabilmesi i-çin, iki kurumun çok güçlü olması gerekir; a-yargı, b-denetim . Yargı, yolsuzlukların yapılıp yapılmadığına karar verecek, suçluları cezalandıracak kurum. Ancak, yargının görevini tam yapabilmesi için, yolsuzluk iddialarının her yönüyle incelenmesi, araştırılması ve soruşturul-ması gerekir. Bu da denetimin görevi. Temiz topluma ulaşmak için, bu iki kurumun; bağımsız, etkin ve güçlü olması gerekir. Yargı için, kısmen de olsa bu şartların varlığından bahsedilebi-lir. Yargıya servis yapması , yolsuzlukların üzerine gitmesi, kamu kurum ve kuruluşlarını ve kamu adına özel sektörü denetlemesi gereken, denetim organlarının ne bağımsızlığından, ne etkinliğinden, ne de gücünden bahsedilebilir.
Denetim organları çok fazla bölünmüştür. Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay, Başba-kanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Bakanlık Teftiş Kurulları, Müs-takil Genel Müdürlüklerin ve KİT’lerin Teftiş Kurulları, Bakanlık Kontrolörleri, Hesap Uzmanla-rı vb. Türkiyede 120’nin üzerinde merkezi denetim birimi vardır. Bunların hepsi farklı yerlere bağlıdır. Bunlara, bölgesel denetim birimleri (Vergi Denetmenleri, İlköğretim Müfettişleri, Be-lediye Teftiş Birimleri vb) de ilave edilirse sayı çok çok artar. Bu çok başlı denetim yapısı; mükerrer denetime, yetki karmaşasına, denetimde yöntem farklılığına, denetim elemanlarının seçim ve yetiştirilmelerinin farklılaşmasına neden olmaktadır. Çok başlılık, denetimde etkinliği ve denetimde bağımsızlığı olumsuz yönde etkilemekte, denetim elemanına müdahaleyi ko-laylaştırmaktadır..
Türk Denetim sisteminin en eski kurumları, kariyer sistemini esas almışlar, daha sonra kurulan teftiş kurulları da aynı yöntemi izlemişler ve kariyer yapı Türk Denetim sisteminde yerleşmiştir. Kariyer yapı; bir yüksek okul mezununun seçme sınavı ile müfettiş yardımcısı olarak göreve başlatılıp, üç yıllık bir staj dönemi sonunda yeterli görülmesi halinde yeterlik sınavına alındığı ve bu sınavda başarılı olması halinde müfettiş olarak atandığı yapı diye ta-nımlanabilir. Ancak, bazı bakanlıklarda denetim organları hâla atamayla oluşturulmaktadır. Maalesef sayıca en kabarık teftiş kurulları da atama ile müfettiş olunan kurullardır. Kariyer yapı dışından gelen, bir başka ifadeyle atamayla gelen denetim elemanları; denetim olgusu-na bir meslek olarak değil geçici bir görev olarak bakmakta, teftiş ve soruşturma tekniklerine hakim olamamaktadırlar.
Son yıllarda kariyer yapısı oturmuş bazı KİT’lere, özelleştirilen KİT’lerde atama ile mü-fettiş yapılan bazı görevliler nakledilmekte ve bu KİT’lerin kariyer yapısı bozulmaktadır. Dene-timdeki kariyer yapının bozulması; Yeniçeri Ocağına sünnetçilerin, hokkabazların a-lınmasına benzer bir olgudur. Nasıl Yeniçeri Ocağının yapısının bozulması, yeniçeri ocağının sonunu getirdiyse, denetimin kariyer yapısının bozulması da, denetim siste-minin daha da bozulmasına yol açacaktır. Kariyer yapının bozulması ile, denetim sistemi çürüyecek, yolsuzlukların önündeki en önemli engel ortadan kalkacaktır.
Denetim elemanlarının ünvanları da çok farklılık göstermektedir; müfettiş, kontrolör, murakıp, denetçi, hesap uzmanı, denetmen, bölge müfettişi . Bu ünvanların önüne birde ku-rum adları geldiğini dikkate aldığınızda, durumun ne kadar karmaşık hale getirildiği ortaya çı-kar. Bu ünvan karmaşası, denetim elemanlarının ortak çıkar ve ortak hedeflere yönelik hare-ket etmesinin önündeki en önemli engeldir.
Ülkemizde mükerrer denetim çok sık rastlanan bir olgudur. Birbiri ile yeterli koordinas-yon kuramayan teftiş kurulları aynı işlemlerin defalarca denetlenmesine neden olmaktadırlar. Bu da, denetim elemanlarının zaman ve emek kaybına neden olmaktadır.
Bazı denetim organlarının inceleme yetkisi olmasına karşın soruşturma yetkileri yoktur. Tesbitleri temenni niteliğindedir (Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu gibi). Bazı denetim birimleri yalnızca gider denetimi yaparlar(Sayıştay), Denetim birimlerinin önemli bir bölümü yalnızca kendi kurumlarındaki işlemleri denetlerler.(Bakanlık, Genel Müdürlük ve KİT müfet-tişleri). Bazı denetim birimleri yanlızca gelir ve vergi denetimi yaparlar. (Vergi denetmenleri, Gelirler Kontrolörleri, Hesap Uzmanları) ; keza soruşturmalarda bazı denetim birimleri genel hükümlere göre soruşturma yaparken (KİT’ler ve Tarım Kredi Koop), diğer denetim birimleri memur yargılamasına ilişkin mevzuata göre soruşturma yaparlar. Bütün bunlar da, denetim organlarının, yöntem, kural ve uygulama farklılığına yolaçmaktadır.
Denetim sistemimizin en aksayan yönü; müfettişlerin Genel Müdürlere ve Bakan-lara bağlı olmasıdır. Teftiş Kurulu Başkanlarının hazırladığı teftiş programları Genel Müdür veya Bakanın onayı ile yürürlüğe girer. Yani Genel Müdürün, Bakanın teftişini istemediği bir birimin teftişi mümkün değildir. Keza soruşturmalara da ancak Genel Müdürün veya Bakanın oluru ile başlanabilmektedir. Dolaylı olarak da olsa Genel Müdürü veya Bakanı ilgilendiren konuları müfettişin denetlemesi mümkün değildir. En iyimser ifade ile çok güçtür. Böyle bir yapıda da denetimin bağımsızlığından söz edilemez.
Denetim elemanlarının ücret yapıları da zaman içinde çok farklılaşmıştır. Bazı denetim elemanları fonlardan pay almakta, bazı denetim elemanlarına ek tazminatlar ödenmekte, de-netim ve özel hizmet tazminatları farklılıklar göstermektedir. Bütün bunların sonucu denetim elemanları maaşları arasındaki çok önemli farklılıklar oluşmaktadır.
Denetim elemanlarının kullandıkları araçlar da çok farklıdır. Bazı teftiş kurulları hemen her işlemlerini bilgisayar aracılığı ile yaparken, mevzuata internet veya kurumlarının bilgi bankaları üzerinden ulaşırken, müfettişlerin çoğunluğu yazılarını bile daktiloda yazmaktadır-lar.
Belirtilen bu aksaklıkları gidermenin yolu; ülke genelinde denetim yapan ve kari-yer yapıdan gelen tüm denetim elemanlarını tek çatı altında toplayacak, Cumhurbaş-kanlığına veya TBMM’ne bağlı kendi içinde özerk bir denetim yapılanmasıdır.
Bu yapılanma Devlet Denetleme Kurulu bünyesi içerisinde sayıştay benzeri, daireler şeklinde bir yapılanma olacağı gibi, mevcut yapı ve ihtisaslaşma korunarak, denetim eleman-ları, Genel Müdür veya Bakana değil direkt olarak, oluşturulacak Denetim Üst Kurul Başkan-lığına bağlanabilir. Veya örgütlenme, Avrupa ülkelerinde görülen ombudsman benzeri bir uy-gulamaya benzer şekilde götürülebilir. Tüm denetim elemanları, seçimle işbaşına gelecek “Kamu Denetçisi”ne bağlı olarak görev yapabilirler.
Bugün için, önemli olan; örgütlenmenin şu veya bu biçimde olması değil, “Tek Çatı” al-tında hareket eden, bağımsız ve etkin bir denetim yapılanmasına geçilebilmesidir.

b)
Harcırah Yasasının 33/b maddesi acilen yeniden düzenlenmelidir.
1980 li yılların başında, denetim elemanlarının bir ayda aldıkları harcırah tutarı maaş-larının %120 si iken bugün bu oran, maaşlarının %35’ine düşmüştür. Ödenen harcırah yev-miyesi ile iyi bir lokantada bir öğün yemek bile çok zordur. Aldığı harcırahla 3. sınıf lokanta-larda yemek yiyen, çalışma odasına koydurduğu yatakta yatan, bir gün önce işini bitirip evine dönme telaşındaki denetim elemanı yolsuzlukların üzerine nasıl gidecektir.
Dolayısıyla Denetim elemanlarının harcırah yevmiyelerini düzenleyen 6245 sayılı Har-cırah Yasasının 33/b maddesi düzeltilmeden, o maddedeki oranlar artırılmadan, denetim e-lemanına turnede insanca yaşayacağı bir harcırah yevmiyesi ödenmeden yolsuzlukların üze-rine gidilemiyeceğini düşünüyoruz.

c) Denetim Elemanları Sınıfı Oluşturulmalıdır.
Denetim elemanlarının tek çatıda toplanmasına paralel olarak, bir denetim elemanları sınıfı oluşturulması zorunluluktur. Din adamları sınıfının, avukatlık hizmetleri sınıfının oluştu-rulduğu bir ülkede, çok farklı iş ve hizmet özellikleri olan denetim elemanlarının Genel İdare Hizmetleri şemsiyesi altında yer alması doğru değildir. Denetim Hizmetleri Sınıfı oluşturul-ması hem denetim elemanları arasındaki ücret farklılığını giderecek, hem de; ücret düzenlemeleri sırasında denetim elemanlarının gözardı edilmesi önlenecektir.

d) Bilirkişi müessesesini düzenleyen bir yasa çıkarılmalıdır.
Türkiye’de bilirkişilik müessesi üzerinde gölgeler oluşmuştur. Bilirkişilik güven kaybına uğrayan müesselerden birisi haline gelmiştir. Bilirkişilik müessesini düzenleyecek bir kanuna ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.

“Bir yerde yolsuzluk varsa denetim, denetim varsa yolsuzluk yoktur” diye düşü-nen DENETDE’nin hedefi, “Denetimin gerçekten varolduğu, tüm dünyanın “işte temiz toplum” diye örnek gösterdiği Türkiye”dir .

Fazlı KÖKSAL Atılay ERGÜVEN
Genel Başkan Genel Sekreter

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder