26 Temmuz 2012 Perşembe

MÜFETTİŞ KELİMESİ TÜRKÇE OLMADIĞI İÇİN TEFTİŞ KURULLARI KAPATILIYORMUŞ.


26.07.2012 günü Memurlar Net'te, bir  Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından gönderildiği anlaşılan bir mektup yayınlandı.
Olay, iktidarın ve iktidar bürokrasisinin Müfettişe, Denetim Mesleğine bakış açısını göstermesi bakımından çarpıcı.
30 yılı aşkın bir süre Müfettişlik yapmış, DENETDE'de çeşitli yönetimlerinde görev almış, DENETDE Genel Başkanlığı yapmış birisi olarak şunu açıkça ifade edeyim ki; ülkemizde müfettişlik mesleğinin, kamu denetçiliğinin bu kadar ayaklar altına alındığı bir dönem daha olmamıştır. Bu kanatimi Sağlık Bakanlığı Müfettişi'nin mektubu da doğruluyor.
Sarı Öküz hikayesini bilirsiniz değil mi? Aslında Sağlık Bakanlığı müfettişleri ilk hatayı, Sağlık Bakanlığı tüm organlarıyla birlikte O tarihteki DENETDE Genel Başkanı Atılay ERGÜVEN'e saldırırken O'na sahip çıkmayarak yapmışlardı. Sandılar ki Atılay ERGÜVEN'i kurban verirsek, O'na destek vermezsek kendimizi kurtarırız. Hatta kendilerini Bakana ispat etmek için, Sayın ERGÜVEN'e başka kurumlarda  destek verenleri ispiyonladılar. Onların hakkında soruşturma açılmasını istediler. Ama durum tahminleri gibi çıkmadı.  Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu lağvedildi... 
Sağlık Bakanlığı Müfettişinin mektubu aşağıda. Konuya ilişkin düşüncelerimi mektubun akışını bozmamaya çalışarak, parantez içinde renkli harflerle  belirttim.
*******************
Sağlık Bakanlığı Müfettişleri 663 sayılı KHK sonrası sağlık denetçisi olarak atanmışlardı. Bunun üzerine Müfettişler tarafından Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesine 200’e yakın dava açıldı. Müfettişler KHK sonrası kazanılmışhakların kaybı nedeniyle Anayasa Mahkemesi talepli; atama işlemi için de iptal talepli dava açtılar. Başta Müşterek kararname ile atanma hakkı ve görevden uzaklaştırma yetkisi olmak üzere kanunlarda daima “müfettiş” kelimesine atıfta bulunulması nedeniyle bir çok haklarının gittiğini savundular. Açılan davalara Sağlık Bakanlığının verdiği 04.07.2012 tarihli ve 605/03 tarihli savunma ise gerek hukuk camiasını gerekse sağlık personelini şoka uğrattı.
Köşenizde belki fıkra olarak yayınlayacağınız açılan idari davalara esas Bakanlığın Hukuk Müşavirliğinin mahkemeye sunduğu savunmasında bürokraside bunları da mı görecektik diyeceksiniz.. İşte savunmada yer alan komik gerekçeler;
1-Müfettiş kelimesi ARAPÇA imiş, o nedenle yeni KHK ile Denetçi unvanı verilmiş(sanki Hukuk Müşavirliği kelimeleri arapça değilmiş gibi) (üstelik özel kanunlardaki yetkilerin ortadan kaldırıldığı görmezlikten gelerek) (Madem O kadar Türkçe aşığısınız, Müsteşar, Müşavir vb. onlarca unvana niye dokunmadınız)
2-Bizleri GASSAL (ölü yıkayıcı) veya bilgi işlem memuru yapmamışlar, Denetçi yapmışlar. (Eğer bu cümle kullanılmışsa, bu terbiyesizliğin dik alası)
3-Müfettişlik kariyer mesleği DEĞİLMİŞ...Hukuk Müşavirlikleri kariyer mesleği imiş... (Onlarca Danıştay, Sayıştay kararına rağmen bir Hukuk birimi bunu iddia edebiliyorsa, yazık...)
4- Yeni KHK ile SAVCILARIN yetkisi denetçilere verilmiş (gerekçe olarak denetçilere tüm sağlıkla ilgili özel veya kamu tüzel kişilerinin özel dahi olsa bilgi ve belgeleri vermek zorunda olduklarına dair KHK hükmü gereği)..Halbuki eski 181 sayılı KHK, eski Teftiş Kurulu Tüzüğü ve Yönetmeliğinde de bu hüküm vardı..
5-Bir görevin veya unvanın şahsa bağlanması ancak SALTANAT VEYA ASALET müesseselerinde varmış bu yönüyle müfettişliğin bir kariyer mesleği olmadığı belirtilmiş (yani kaymakam-müfettiş-hakimlik kariyer mesleği değilmiş, şahsa bağlanamazmış, bir KHK ile ertesi günü bir hakim kendisini mahkemede yazı işleri müdürü olarak atanabilmesi anayasaya aykırı değilmiş) (Saltanat ve asalet heveslileri kim? Müfettişler mi? Sayın Müşavir, başını biraz kaldırıp emir aldıklarına baksa, gerçek asalet ve saltanat heveslilerini görecek)
6-Müfettişlerin mesleklerinin ellerinden alınmasına dava açarak gösterdikleri hukuksal talepler "ancak DOĞU KÜLTÜRÜNDE olan yalnız bir makamla kaim olabilme" anlayışının tezahürü imiş.. (Doğu Kültürü lafını bir suçlama olarak en son ileri sürebilecek bir görüşün mensupları da, bu kavramların , şablonların arkasına sığınıyorlar ya... Helal olsun)
7-Müfettişlik sınavlarını kazanarak kamu hizmetine giren bu personelin mesleklerinin ellerinden alınmasının kanun önünde eşitlik ve kamu hizmetine girme hakkın engellenmesi şeklindeki bir talep, SOFİZMİN ŞAHİKASINA çıkan bir davranışmış..(İddia ediyorum, bu savunma metninin yazanlar SOFİZMİN manasını bilmiyorlar. Sadece laf cambazlığı yapılarak iddialı kelimelerle donatılmış metin oluştuırularak mahkeme etkilenmek istenmiş. SOFİZMİN manasını bilen bu cümleyi kurmaz.)
8-Müfettişler SEÇKİNLER ZÜMRESİ imiş, ELİTİST bakış açısına sahip imiş, oysa devletin görevi sınıfsal farklılıkları ortadan kaldırmakmış. (Bu iddiada bulunurken, Müfettişlerin aile yapısını mı araştırmışlar. Star'ın malum yazarlarınıın yazılarından kotarılmış bir cümle  gibi geldi bana.)

9-Doğrudan Bakan'a bağlı olmak yerine alt idari makama bağlı olmak istememeleri Müfettişlerin alt idari makamlara HAKARET ettikleri anlamına geliyormuş (halbuki müsteşar ve yardımcıları dahil alt idari makamlar hakkında onlarca Müfettiş raporları yokmuş gibi) (Alt İdare Makama Bağlı olmaya karşı çıkmanın temelinde Denetimin Bağımsızlığına olan inanç yatar. Biz yıllardır, Denetim Elemanlarının Bakana , Başbakana bile bağlı olmasının doğru olmadığını yazdık çizdik. O yazıları yazarken tek kaygımız, müfettişin siyasi baskıya maruz kalmasını asgariye indirmekti. Bu kaygının mesleki yönünü hiç görmeyip, olayı kişisel egoya bağlayabilmek için, "Emret Efendim" zihniyetinde bir hukukçu olmak gerekir herhalde.)


Yukarıda kısaca sayılan gerekçelerle Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin Savunmasını yapan ilgili Hukuk Müşaviri; acaba daha önce hakkında müfettiş soruşturması geçirip de yukarıdaki savunma gerekçelerini hukuksal bir değerlendirme olarak yapmak yerine SUBJEKTİF YAKINMALARININ tezhürü olarak algılanabilir mi?...
(Sayın Müfettiş, bu son paragrafta düşüncelerini daha net olarak ifade edebilseydi)

1 yorum:

  1. Mesleğe ve 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının Liyakat ve Kariyer yapısına açıkça bir saldırı olarak nitelendiriyorum.

    Avukatlık Yasası'nın 134'üncü maddesi, meslek düzen ve geleneklerine uyulmasını gerektirmektedir..

    Türkiye Barolar Birliği'nin 8/9.01.1971 tarihinde yapılan IV. Genel Kurul Toplantısında kabul edilerek yürürlüğe giren Avukatlık Meslek (Etik) Kurallarının birkaç Genel Kuralında da şu hükümler yer almaktadır.

    "Avukat mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve tam bir sadakatle yürütür."

    "Avukat mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır."

    "Avukat yazarken de, konuşurken de düşüncelerini olgun ve nesnel bir biçimde açıklamalıdır. Mesleki çalışmasında hukukla ve yasalarla ilgisiz açıklamalardan kaçınmalıdır."

    "Avukat iddia ve savunmasının hukuki yönü ile ilgilidir. Taraflar arasında anlaşmazlığın doğurduğu düşmanlıkların dışında kalmalıdır."

    "Avukat salt ün kazandırmaya yönelen her türlü gereksiz davranıştan titizlikle kaçınmalıdır."

    İ. Zafer Karakulak

    YanıtlaSil