(Bir Mesleki
Özeleştiri Denemesi)
Fazlı KÖKSAL
1982'den bu yana -3
yıllık yöneticilik dönemim hariç- kamu kuruluşlarında müfettiş olarak görev
yaptım...
Bir süre de kamu denetim
elemanlarının tek çatı örgütü olan DENETDE'nin (Devlet Denetim Elemanları
Derneği) Genel Başkanlığını yürüttüm…
Bu deneyimlerin
ışığında;
Denetim elemanlığının,
farklı ve özel bir görev olduğunu, çok özenli ve adil bir şekilde yapılması
gerektiğini, denetim elemanı olarak görev yapacak kişilerin; çalışkan, bilgili,
araştırıcı, dürüst, adil ve etik değerlere bağlı kişiler olması gerektiğini
savundum...
Bunların yanında,
denetim elemanlarının; denetlediği kişilerin çalışma koşullarını, görevlerini
yaparken karşılaştıkları güçlükleri de
göz önünde bulundurmaları gerektiğine, bir başka deyişle karşısındaki kişilere empati ile yaklaşmaya çalışması gerektiğine
inandım…
Denetim adaletin
önemli bir parçası olduğu için, denetimi de aynı adalet gibi toplumdaki
kokuşmuşlukları giderecek bir “tuz” olarak gördüm…
Ama bazı gelişmeler, görevi
toplumdaki kokuşmuşlukları gidermek olması gereken denetim elemanlarının da
kokuşmaya başladığı yolundaki kanaatimi
pekiştirdi. Son günlerde denetim
elemanların rüşvet aldıklarına ilişkin olarak medyada yer alan haberleri içim
kan ağlayarak izledim. Haberleri izlerken
“Et kokarsa tuz basarsın ya tuz kokarsa?” deyişi geldi aklıma… Sanki
rüşveti alan benmişim, ya da aile fertlerimden birisiymiş gibi utandım… Yüzüm
kızardı…
Hatırlayalım o haberleri;
25.Mart.2018 tarihli
haber;
“Giresun'un Piraziz
Belediyesi'ni denetime gelen müfettişlerin Belediye Başkanından rüşvet aldığı yönündeki iddialarla ilgili iki kişi,
gözaltına alınarak çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı.”
26 Mart.2018 tarihli
haber;
“İstanbul'da,
hakkında vergi soruşturması olan bir şirketten 2 milyon TL rüşvet almak isteyen
vergi müfettişi düzenlenen operasyonla yakalandı. Şirket yöneticisi ve müfettiş
tutuklandı.
Vergi
incelemesinden sorun yaşamadan kurtulmak için şirket yöneticisi F.T.'nin, vergi
müfettişi D.Y. ile 2 milyon lira karşılığında anlaştığı belirlendi. Bunun
üzerine operasyon yapan polisler, şirket yöneticisi F.T. ve vergi
müfettişi D.Y. ile B.O. adlı kişiyi gözaltına aldı.”
Ardı ardına iki farklı
kurumda görev yapan müfettişlerle ilgili iki haber, iki suçüstü…
Meslek şovenizmi ile bu
olayları ferdi ve istisnai olaylar olarak açıklayabilirim…
Vergi Müfettişlerinin
sayısının çok fazla olduğunu,Vergi Denetmenlerinin de, özenle seçilip
yetiştirilen Hesap Uzmanları, Maliye Müfettişleri ve Gelirler Kontrolörleri ile birlikte Vergi Müfettişi adı altında aynı unvanda toplandığını, bunların
seçilip yetiştirilmelerinin kariyerden gelen denetim elemanları gibi özenle gerçekleştirilmediğini,
sayıları çok fazla olduğu için bunları denetlemenin çok zor olduğunu, aralarından
tek tük çürük elmalar çıkabileceğini ileri sürebilirim.
Ama tüm bunlar, pek
çok alanda olduğu gibi denetimde de bir bozulma, bir yozlaşma olduğu gerçeğini
değiştirmez.
Denetimin bozulmasında/yozlaşmasında;
Müfettiş Yardımcılığı
giriş sınavlarında yetenekten ve bilgiden ziyade siyasi tercihlerin ve siyasi
yakınlıkların ön plana çıkarılması,
Herhangi bir elemeden
geçirilmeksizin eski yöneticilerin müfettiş olarak atanması, müfettişliğe atanma
sonrası, müfettişlerin bilgilerini yenileyip yenilemediğini kontrol edecek,
kendisini geliştirmeyen denetim elemanlarını eleyecek bir mekanizma kurulmaması
nedeni ile ilgisiz/bilgisiz müfettiş sayısının artması,
En deneyimli, en
kıdemli denetim elemanının Teftiş Kurulu Başkanı olması geleneğinin terk
edilerek, Teftiş Kurulu Başkanlarının her siyasi iktidarla, hatta her bakanla
değişmesi, bunun sonucunda da, siyasetin bir parçası gibi algılanmaları,
Denetim elemanlarının
özlük haklarında geriye gitmesi, kamunun bürokratik yapısının değişerek denetim
elemanlığının cazibesinin kaybolması gibi nedenlerle, mesleğe talebin azalması ve
dolayısıyla denetim elemanlığını tercih edenlerin seviyesinin düşmesi,
Meslek içi denetim
mekanizmalarının /oluşturulamaması, çürük elmaların mesleğin dışına
atılamaması,
Eski görevlerinde
soruşturma geçiren ve kendilerine haksızlık edildiğine inanan kişilerin
bürokrasi ve siyasette çok etkili yerlere gelmeleri sonrası, mağduriyetlerinin
nedeni olarak gördükleri denetim birimleriyle hesaplaşma içine girmeleri,
Denetim Elemanlarının kendilerini
yenileyememeleri, teknolojik gelişmeleri takip etmemeleri,
Denetim elemanları arasında maalesef her dönemde bulunan, meslektaşları tarafından "tetikçi", "patronun adamı" gibi isimlerle anılan, amirlerinin talepleri doğrultusunda rapor üreten denetim elemanı sayısının artması, eskiden kınanan bu gibi kişilerin itibar görür hale gelmeleri,
Denetim elemanları arasında maalesef her dönemde bulunan, meslektaşları tarafından "tetikçi", "patronun adamı" gibi isimlerle anılan, amirlerinin talepleri doğrultusunda rapor üreten denetim elemanı sayısının artması, eskiden kınanan bu gibi kişilerin itibar görür hale gelmeleri,
Toplumdaki değişmeye
paralel, makyavelist, ben merkezci, çıkarcı insan tiplerinin denetim elemanları
arasında daha sıkça görülmeye başlanması, idealist denetim elemanlarının
sayısının azalması,
Gibi onlarca neden etkili
oldu…
Evet bozulma yozlaşma
her alanda oldu. Ama Özdemir Asaf’ın dediği gibi “Bütün renkler aynı
hızla kirleniyordu birinciliği beyaza verdiler”. Toplumun beklentisi de denetim elemanlarının
lekesiz ve tertemiz olmaları yönündedir.
Bazı çürük elmaların denetim etiğine aykırı davranışları, toplumda aynı beyazın
kirlenmesi gibi algılanmaktadır.
Bu nedenle, Teftiş
Kurulu Başkanlarından Meslek örgütlerine varıncaya kadar her yetkiliye denetim
elemanlarını denetim etiğine bağlı hale getirmek için büyük görev düşmektedir.
Ama asıl görev denetim elemanlarının kendilerine düşmektedir.
Kendimize çeki düzen vermezsek, Yunus Emre’nin
dediği gibi “Sigaya çekecek bir Molla Kasım gelir”
Ne diyelim, özeleştirinin güzelliği yansımış. Ama bu ve benzeri sorunlar bitmez. Özellikle siyasi olarak makam verilip ve daha sonra yine siyasi nedenle makamları geri alınanların (tecrübesi sebebiyle gelenler hariç) müfettiş yapılmaları geleneği bozulmadıkça... Ya bu ülkede muhatabının bırakın savunmasını, ifadesine ve hatta bilgisine dahi başvurulmadan rapor düzenleyen müfettişler oldu. Önce isimsiz şikayet yazıp, arkasından incelemeye giden teftiş yönetimi oldu. Mahkemeden istenen soruşturma raporunu "mevzuyla alakalı değildir" diye göndermeyen teftiş kurulu başkanı oldu. Denetimin çok farklı sebepleri yanında en önemli yanı da devletin adaletle hükmünün ilk ayağı da diyebiliriz. Bu açıdan denetim elemanı "adil" olmalıdır. Oysa yönetimin kılıcını kuşanan müfettişler oldu. Öyleki tüm işlemlerden sorumlu komisyonun icratından sadece yönetimin sevmediği üyeyi suçlu gösteren müfettişler oldu. Müfettişler kanaatlerinden sorumlu tutulmadıkça bazı şeyler düzelmez. Ülkede yozlaşan kurumların başında denetim mekanizmalarının bozulması gelmektedir.
YanıtlaSilkısacası ; BALIK BAŞTAN KOKAR !
YanıtlaSilYazılması gereken her şeyi yazmıışsınız ve yazdıklarınızın hepsi doğru. Kutluyorum sizi...
YanıtlaSilDeri kokmuş tuz kokmuş.
YanıtlaSilKaynak velilerden topanan